10 Temmuz 2015 Cuma

Oyun Koleksiyonu: Batman Arkham City


Önsöz
   Merhaba sevgili okur. Yine ben, yazar kişi. Tıpkı Batman gibi gizli bir kimliğe bürünerek şehri kurtarıyorum... yok yok hayır, inceleme yazıyorum. Teknolahmacun bir gizli kimlik için korkunç derecede kötü bir isim olabilir ama inanın bir arkadaşımla "Sayfanın adı ne olsun?" diye tartışırken şakasına bu ismi ortaya atmıştım ama o ismi çok sevip kabul etmişti. Sonuç olarak bu hale geldik. Ben o kadar uğraşıp bir şeyler yazıyorum, üç-beş kişi görüyor, hiç yorum yapan falan yok. Sonuç elbette ki hayal kırıklığı oluyor. Uğraştığım şeyin hiçbir şey için olduğunu görmek... Ama geçenlerde Türkiyenin en ünlü oyun dergisinin açtığı internet sitesinde benim şu an yaptığımdan çok daha detaylı incelemelerin hiç yorum almadığını gördüm. Toplamda 2000 görüntülenmesi olan bizim site ile yüz binlerce kişinin takip ettiği derginin sitesinin de kaderi aynıydı. Kimsenin emeğe saygı gibi bir amacı yoktu. Millet incelemeyi okuyor (ya da okumuyor) ve gidiyordu. Yorum yapmak, Facebok sayfasını beğenmek falan kimsenin umrunda değildi. Bu işi sadece kendim için yapıyordum. İnceleme yazmak eğlenceli bir iş olduğu için. Zaten sayfamızı beğenen toplamda 35 kişi de bizi çok takdir ettiği için değil, sadece yeni paylaşımlara bakıp geçmek için beğenmişti. Gidip PlayStation Türkiye sayfasına "Arkadaşlar sayfamızı beğenin lütfen :))))" yazsak beğeni sayımızın uçacağını biliyoruz ama buna ne gerek var ki? Bunu sırf kendimiz için yapıyoruz, ya da yapıyorum. Takip edenler ise sadece bakıp geçiyor. Hiçbir zaman beğenen kişi sayısı falan umrumuzda olmamalı. Sonuç olarak Türkiyenin en büyük dergisinin bile kaderi aynı. O yüzden arkadaşlar, sırf bunu yapmayı sevdiğim için yazdığım Batman Arkham City incelemesine hoşgeldiniz. Bundan sonra da Arkham Knight'ı yapmayı planlıyorum ayrıca.


Arkham City nedir ya?
  Şimdi oynanışa hikayeden girecek olursak öncelikle bu Arkham Şehri nedir onu anlatmak gerekir. Arkham Şehri, suçluları içeride tutmak ve kaçmalarını engellemek için kurulmuş devasa bir hapishane-şehirdir. Gotham şehrinde suçluların ve serserilerin bulunduğu bir kısmı duvarlarla çevirip içine bir güvenlik gücü ekleyerek yapılmıştır. Ancak burası bir hapishane olduğu için içeride ne olup bittiğini umursayan yoktur. O yüzden Two-Face, Penguin, Joker gibi kötü karakterler Arkham Şehri'nde çeteler oluşturup şehrin kontrolünü üstlenmektedirler. Arkham Şehri'nde bulunup da bu kötülerin himayesi altında savaşmak yerine kendi halinde bir yaşam sürdürmeye çalışan birisinin kaderi ölümdür çünkü bu Arkham Şehri'nde inanılmaz bir kaos hüküm sürmektedir. Kimse sizi birkaç adamı öldürdüğünüz için yargılamıyor, kurallar falan yok... Güzel değil mi? Hayır, elbette değil. Bu Arkham Şehri'nin bir saçmalık olduğunu ve kaldırılması gerektiğini düşünen başka insanlar da vardır. Bunların başında da Bruce Wayne yani Batman gelmektedir. Bruce Wayne, Arkham Şehri'ne karşı bir basın konferansı düzenlediği sırada Arkham Şehri'nin yöneticisi olan Hugo Strange'in özel askeri güçleri Bruce Wayne'i hazırlıksız yakalar ve onu Hugo Strange'in yanına getirir. Strange, Bruce Wayne'in gizli kimliğini bildiğini söyler ve tehdit eder. Artık Batman'in de yakalandığına göre Protokol 10'un başlamasına hiçbir engel kalmadığını söyler. Sonra nedendir bilinmez, Bruce Wayne'i kelepçeli bir şekilde Arkham Şehri'ne gönderir. Sanki Batman gelmiş geçmiş en iyi dövüşçülerden biri değilmiş gibi... Ve elbette, olan olur. Bruce kelepçeliyken bile onlarca kişiyi dövdükten sonra kelepçelerini kırar ve Alfred ile iletişime girer. Alfred'in ona gönderdiği Batsuit'i giyerek Batman'e dönüşür! Batman, Arkham Şehri'nden kaçıp kurtulmak yerine bu Protokol 10 denen şeyin ne olduğunu aramak için şehirde kalır ve Batman'in en büyük maceralarından biri başlar. Hikaye ileride böyle düz çizgi halinde gitmek yerine resmen bir ağacın kökleri gibi bir sürü farklı çizgi halinde ayrılıyor ve gerçekten oyunun hikayesi çok epik. Tamam, öyle edebi yönden süper falan de değil, hatta basit bile sayılır ama cidden çok epik ve her an sizi heyecanlandırmayı başarıyor.  Ve ayrıca oyundaki tek düşman Hugo Strange değil. Hatta ana düşman bile değil. Oyun boyunca bir ton düşmanla karşılaşıyoruz ve gerçekten bir süre sonra hangisi ana düşman olacak, anlamak imkansız hale geliyor. Ve evet, oyunu bitirdiğim halde biri bana sorsa "Ana düşman kim?" diye, öyle boş boş suratına bakarım herhalde. Çünkü cidden oyunda tek bir ana düşman yok, bütün Arkham Şehri bizim düşmanımız. Penguin, Riddler, Two-Face, Joker, Ra's Al Ghul, Hugo Strange... Hadi seç bakalım birini...


Ben Batman'im!

   Şimdi doğal olarak kimse bu oyunu hikayesi için almıyor değil mi? Burada asıl önemli olan kısım oynanış. Oyunumuz, gerek muhteşem dövüş mekanikleriyle, gerek içinde neredeyse kimse yaşamasa bile gezmesi çok eğlenceli olan açık dünyası ile, gerek tonlarca yan göreviyle gelmiş geçmiş en iyi oynanışa sahip oyunlardan biri olabiliyor. Yani, en azından  ilk elliye girer bence... Neyse  şimdi bunlardan tek tek bahsedelim. Öncelikle dövüş sisteminden bahsedelim. Batman Arkham serisinin ilk oyunu olan Asylum'un dövüş sistemi o kadar akıcı ve tatmin ediciydi ki yankıları günümüzde hala sürüyor (bkz. Middle Earth: Shadow of Mordor, AC: Syndicate). Arkham City ise Asylum'un bu devrim yapan dövüş sistemine birden çok karakteri aynı anda engellemek gibi yeni özellikler ekleyerek geliştirmiş, hatta hızını alamayıp dondurucu silah, şok tabancası gibi kullanması çok eğlenceli yeni ekipmanlar ekleyerek iyice tadından yenmeyecek hale getirmiş (tabii dövüş sistemi yemeye çalışan manyaklar varsa...). Oynanış aynı eskisi gibi, hatta eskisinden daha iyi bir şekilde işliyor. Batman'in önüne onlarca düşman gelir, ama Batman muhteşem karizmasıyla... yok yok... muhteşem dövüş yetenekleriyle hepsini saniyeler içinde döver. Sonra karşısına birkaç tane silahlı adam çıkınca hemen yere sis bombasını bırakarak ortadan kaybolur ve onları sessiz sessiz indirir. "Sen bunları ne anlatıyorsun ya, dövüş sisteminden bahsetsene!" deme sevgili okur, dövüş sistemi aynen anlattığım gibi akıcı bir şekilde işliyor. Resmen kendinizi Batman gibi hissediyorsunuz, rakibe attığınız her yumrukta sanki yumruğu atan sizmişsiniz gibi sadistçe bir mutluluk kaplıyor içinizi. Tabii savaşırken ekipmanlarımızı aktif olarak kullanmanın zevki de farklı. Bir kere artık bütün ekipmanların bir kısayol tuşu var. Menüden hepsini seçip tek tek kullanmak yerine iki tuşa aynı anda basıyorsunuz, bir ekipmanı kullanıyorsunuz. Sonra başka iki tuşa basıp başka ikisini... Böylece dövüşler çok daha akıcı bir hale geliyor. Bir de yeni gelen şok tüfeği ve dondurucu silahın kullanımı da ayrı güzel. Üzerinize koşan adamı olduğu yerde dondurmak gibisi yok cidden. Yani uzun lafın kısası dövüş sistemi yerinde saymayıp geliştirilmiş ve yine aynı muhteşemliğini korumuş. Sonra da Shadow of Mordor tarafından kopyalanmış... neyse konuyu sapıtmayalım.


Boş bir şehirde gezmek nasıl eğlenceli olur? Böyle
   Evet, elimizde bomboş olarak nitelendirebileceğimiz bir şehir var. Bu şehirde istediğimiz gibi dolaşabiliriz. Peki bu bomboş yerde ne yapacağız? Öncelikle şehirdeki dolaşma şeklimizden bahsedelim. Şehirde grapnel denen aletimiz ile binaların teplerine falan ip atarak neredeyse her yere tırmanabiliyoruz. Ayrıca glide ve dive bomb özelliğimiz sayesinde de havada uzun süreler boyunca süzülebiliyorsunuz. Ve bir de gerekli AR Challenge'ları yaparsanız grapnel boost diye bir yetenek kazanıyorsunuz. Bu yetenek sizin bir binanın çatısına ip attıktan sonra anında o çatıdan havalanıp uçmaya devam etmenizi sağlıyor. Bu da iyi bir şey. Ve ayrıca binaların dizilimi şehirde gezmemizi engellemeyecek şekilde tasarlandığı için gayet akıcı bir şekilde çatıdan çatıya geziyoruz, hatta uygun pozisyonu yakalarsak Superman gibi uzun süreler boyunca gökyüzünde süzülebiliyoruz. Şehirden bahsetmişken Rocksteady'nin bu oyunda başardığı en büyük şeylerden birisini atlamamak lazım, atmosfer. Arkham Şehri gerçekten de terkedilmiş ve kaosa sürüklenmiş çaresiz bir şehrin izlenimini çok iyi veriyor. Atmosfer konusunda gördüğüm en başarılı oyunlardan birisi. Resmen şehir sizi korkutuyor...

   Tamam şehirde gezmek eğlenceli, atmosfer de iyi de ne yapacağız biz burada? Yan görev. Oyunu ben pek yan görevlere bulaşmadan oynadım ama şunu söyleyebilirim ki yan görevler GTA V'deki gibi hikayeyle uzaktan yakından alakalı olmayan şeyler değil, daha çok hikayenin arasına serpiştirilmiş ufak tefek şeyler gibi. Oyunda birçok yan görev şekli var. Mesela Zsasz'ın telefon çağrılarını bulup cinayetler işlemesini engellemek gibi falan... Bu yan görevlerden en ilginci Riddler'ın bilmecelerini çözme. Sevgili Riddler, şehrin her yerine yüzlerce bilmece bırakmış. Bazıları sözlü bilmeceler, bazıları da çözmek için ekipmanlarınızı kullanmanız gereken puzzle tarzında bilmeceler. Eğer üşenmeyip bu bilmemkaçyüz bilmeceyi çözerseniz Riddler ile bir boss savaşına giriyorsunuz. Açıkçası benim bir boss savaşı yapmak için haftalarımı harcayacak kadar sabrım kesinlikle yok ama eğer takıntılı biriyseniz ve oyundaki her içeriği sömürmekte ısrarcıysanız size bol şans diyeyim.


Görsellik ve bosslar
   Bir oyunda en önemli olan iki faktörü yani hikaye ve oynanışı anlattığımıza göre biraz daha geri planda bırakılan görselliğe de değinelim. 2011 yılında çıkan bir oyuna göre görsellik gayet iyi. Yani öyle çevreye falan baktığınızda ağzınız açık kalmıyor ama yine de karakter tasarımlarının oldukça detaylı olduğunu söylemek lazım. Oyundaki her düşmanımızın özel bir tasarımı var. Harley Quinn'in adamları, Joker'in adamları, Two-Face'in adamları, Penguin'in adamları falan hepsi birbirinden farklı kıyafetler giyiyor. Yani karakter tasarımları oldukça detaylı. Tabii oyundaki bossların tasarımları doğal olarak elbette çok daha detaylı. Ha şimdi konu açılmışken boss savaşlarına da değinmek lazım (konular arasında zıplayıp durmak). Oyundaki bosslar beni zerre kadar tatmin etmedi. Net. Yani şimdi en büyük sıkıntı oyunda çok az boss dövüşü var. Solomon Grundy, Mr. Freeze, Ra's Al Ghul ve sürprizi bozmak istemediğim için söylemediğim son boss geliyor sadece aklıma (internetten baktım cidden de öyleymiş). Ve bu boss savaşları pek de tatmin edici değil. Solomon Grundy boss savaşında sürekli Solomon'un ataklarından kaçıyoruz ve fırsat buldukça yerdeki elektrik üreticilerini yumruklayarak Solomon'u güçten kesiyoruz. Ra's Al Ghul boss savaşı ise değişik bir şey, sürekli etraftan askerler geliyor, onları yeniyorsunuz, sonra karşınıza Ra's çıkıyor, onu yumrukluyorsunuz, böyle böyle devam ediyor. Mr. Freeze boss savaşında ise sürekli bir yerlere gizlenip Mr. Freeze'e saldırmanın yollarını bulmaya çalışıyorsunuz, sonra da kaçıyorsunuz. Son boss savaşı da yine Ra's boss savaşıyla aynı sayılır, detaya girmeyeceğim. Yani bilemiyorum, bosslar beni zerre kadar tatmin etmedi. Bu saydığım karakterler ile birebir, yumruk yumruğa dövüşseydik olmaz mıydı? Ama oyunun bahanesi hazır tabii, mesela "Mr. Freeze fazla güçlü, ona gizli saldırman lazım". Yok ya? Batman gayet de Mr. Freeze ile dövüşecek kadar güçlü yani, bahane uydurma Rocksteady...

Ve sonuç?
   Şimdi oyun hakkında bir sonuca varmak gerekirse şunu söyleyebilirim: çok iyi. Oldukça iyi. Dediğim gibi hala oynanış olarak o kadar iyi ki hala oyun yapımcıları bu oyundan çalıyor. Hikaye de sizi saatler boyunca başında tutacak kadar epik. Ayrıca oyunu bitirdikten sonra bile haftalarca sizi oyalayacak kadar yan göreve sahip. Çok iyi oyun yani. Ayrıca inceleme ortalamalarına bakılınca gelmiş geçmiş en yüksek puan alan 20. oyun. İnceleme sitelerine göre dünyanın en iyi 20. oyunu yani. Ha bana soracak olursanız ben o kadar da sevmedim elbette ama yine de Batman: Arkham Knight çıktığı halde hala gelmiş geçmiş en iyi çizgiroman oyunu olma ünvanını koruyor. Buradan da bu sorunun cevabını vermiş oldum, Arkham Knight, City'den daha iyi değil. Oyunun ortalarında batmobile rezaletine rağmen yine de City'den daha iyi olduğunu düşünmüştüm, çünkü oynanışta muhteşem gelişmeler vardı, ama oyunun o rezil sonunu görünce bu fikirden tamamen vazgeçtim... Neyse, Batman Arkham Knight Koleksiyon yazısında görüşürüz o zaman.

Artılar
+ Epik hikaye
+ Oynanış muhteşem
+ Dövüş sistemi çok muhteşem
+ Atmosfer çok iyi
+ Karakter tasarımları

Eksiler
- Boss savaşları yetersiz
- Oynanış ne kadar iyi olsa da bir süre sonra kendini çok tekrarlıyor

PUAN: 90

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder