25 Temmuz 2015 Cumartesi

Oyun Karakterleri Hearthstone Kartları Olsaydı

Durup dururken aklıma gelen "Acaba oyun karakterleri Hearthstone kardı olsa nasıl olurdu ki?" düşüncesiyle yaptığım kart tasarımlarını huzurlarınıza sunuyorum. Bu arada şunu da belirteyim ki tasarımlar tamamen bana, yani bu sayfaya aittir. Başka kaynaklarda görürseniz itibar etmeyiniz. Eğer kendi sayfanızda paylaşacaksanız lütfen kaynağı yani Teknolahmacun blogunu belirtiniz. Ayrıca kartın alt tarafında karakterin içinde bulunduğu oyun belirtilmiştir. Ha bir de not düşeyim, kartların hiçbiri Rogue sınıfına ait değil. Hepsi Neutral. Ama ben daha havalı görünmeleri için Rogue kart tasarımını kullandım.

Klasik Hitman tiplemesi. Gizli, yetenekli bir süikastçi, ve çok fazla hasara dayanamıyor.
Gizli rakipleri bile öldürür. Çünkü o Hitman! 
"You shall not pass!"ın vücut bulmuş hali.
Gizli olmazsan ölürsün. Hep gizli olmak lazım.

Şeytan yok mu? Yanına çağır. Mantıklı.

Dovahkiin, Dovahkiin, naal ok zin los vahriin...

5 mana 6/7 OP!

Geralt ile vur, Pyroblast çek. 14 hasar GG.

Ya sinirlendirmeden önce öldür, ya da öl.

O kadar zırhın üstüne Divine Shield iyi gider.

Hazine avcısı payının birazını size veriyor.

Aduket değil, Hadouken o!


Cairne Bloodhoof'u kopyalamak...

GET OVER HERE!!!

Öfkenin en gösterilemeyen hali.

Varlığı yeter.



20 Temmuz 2015 Pazartesi

Oyun Koleksiyonu: Batman Arkham Knight



 Başlamadan önce çok önemli bir not...
    Bakın sayın incelemeyi okuyan dostlar, bu yazı ÇOK, ÇOK, ÇOK FAZLA spoiler doludur. Hani bildiğimiz oyunun sonudur, büyük sürprizleridir falan hiçbirini affetmeden anlatacağım sizlere. O yüzden yazının italik yazılmış kısımlarını -mesela bunun gibi- okumak istemeyebilirsiniz. Eğer bu oyunu bitirmişseniz veya hiçbir zaman oynamayacaksanız gönül rahatlığıyla okuyun ama eğer daha oynamadıysanız italik yazılmış kısımları geçin. Zaten oynanışla ilgili kısımlarda falan muhtemelen hiç spoiler vermem ama hikayeyi anlattığım kısım çılgınlar gibi spoiler dolu olacak. Şimdiden iyi okumalar.



Ve Batman böyle öldü...
   "Hani italik yazılmış kısımlarda spoiler vardı lan! Daha başlıktan hayvan gibi spoiler verdin!" diye bağırmayı kes sevgili okur, bu söz oyunun en başında, ilk sahnesinde komiser Jim Gordon (Breaking Bad'den Mike tarafından seslendirildiği için bu oyunda kendisini ayrı bir sevdim) tarafından söylenen sözden alıntı: "İşte böyle oldu. İşte Batman böyle öldü..." 
   
   Oyuna FPS kamera açısından bir polisi kontrol ederek başlıyoruz. Bir kafedeyiz. Konuşmalarımızdan bu mekana alışık olduğumuz anlaşılıyor. Sakince siparişimizi beklerken yanımıza bir adam geliyor. Bize köşedeki masada bir adamın sigara içmek yasak olmasına rağmen sigara içtiğini söylüyor (İçimden "Ne hemen polise gidiyorsun, bırak içsin ne olacak sanki..." diye düşünmüştüm o anda.). Biz de sesimizi çıkarmadan o köşedeki masaya gidiyoruz ve "Seni lanet olası kanunsuz herif" diyerek adamı vuruyoruz. Tamam, tamam saçmalamayı kestim. Neyse adamın yanına gidiyoruz. Arkasını dönmüş, kapüşonlu, zayıf bir adam ve umursamaz bir şekilde sigarasını içiyor. Adamı tutup uyarıyoruz ve adam aniden arkasını dönüyor, adam aslında Scarecrow'muş! O anda Scarecrow'un korku gazının etkisiyle mekandaki herkes halüsinasyonlar görmeye başlıyor ve kontrolsüz bir şekilde birbirlerine saldırıyor. Bu olaydan sonra Scarecrow televizyonlardan bu zehri bütün Gotham'a yayacağını falan söyleyerek şehirdekileri tehdit ediyor ve bunun sonucunda bütün Gotham halkı yaklaşık iki gün içinde şehirden kaçıyor. Şehirde sadece Penguen, Two-Face, Riddler gibi kaosu sevenler kalıyor. Yani bütün Gotham'ın kontrolü kayboluyor ve Gotham suçluların yaşadığı ve Scarecrow'un kontrol ettiği bir şehre dönüşüyor. Evet, tebrikler Rocksteady, gerçekten de dolu ve canlı bir şehir yapmakla uğraşmamak için harika bir bahane bulmuşsun. Neyse...

   Bütün bunlar olup bittiğinde her şeyi bir binanın çatısında izleyen Batman'i görüyoruz. Ah be salak Batman, Scarecrow tehditi bastığı anda peşine takılıp adamı hazırlıklarını bitirmişken indirseydin işte. İki gün geçmiş, şehrin kontrolü ele alınmış, daha ne yapacaksın? Neyse, Batman elbette ki Scarecrow'umuzu yenip şehrin kontrolünü yeniden ele almak için yola çıkıyor. Batman yeni Batsuit'ini giyip (özelliklerini oynanış kısmında açıklarım) bir-iki görev yaptıktan sonra -bilirsiniz işte "Scarecrow'u bulmak için şuradaki sinyalleri takip edeyim. Aaa o sinyaller bozukmuş, şehrin öbür ucuna gidip orada bir sinyal bulayım" tarzında oyuna alıştırma görevleri- yolu şehrin limanındaki ACE Kimyasalları denen bir fabrikaya düşüyor. Orada Batmobile ile ortalığı yakıp yıktıktan sonra gizemli birisiyle karşılaşıyor: Arkham Knight. Batsuit'e çok benzeyen bir zırh giyen bu herif Scarecrow'un adamıymış. Kendisi bizi çok iyi tanıdığını  ve bu yüzden en büyük düşmanımız olduğunu söylüyor. Anlıyoruz ki bu adam bizden çok nefret eden birisi. Arkham Knight'ın helikopteriyle saçma sapan bir boss fight yaptıktan sonra Alfred'i arayıp bu Arkham Knight'ın kimliğini araştırmasını istiyoruz. Elbette ki Alfred bu Arkham Knight'ın kimliğini bulamıyor. Evet, bu herifin kim olduğunu merak ediyoruz değil mi? Boşuna merak etmeyin, cevap tam bir hayal kırıklığı: Jason Todd. Nam-ı diğer Red Hood. Hani şu Batman'in öldü sandığı, ama aslında Joker'in eline geçip beyni yıkanmış ve Batman'e düşman olmuş olan eski Robin. Çizgiromanlardan tanıdığımız karakter. Ve evet, bu oyunda da hikayesi aynı. Batman öldü sanıyor, Joker beynini yıkıyor, bize düşman oluyor. Ama bu sefer Red Hood'a değil de Arkham Knight'a dönüşüyor. Kısacası Rocksteady gerçekte çizgiromanlarda olan bir karakterin adını Red Hood'dan Arkham Knight'a çevirmiş ve havalı bir kıyafet verip bize "Yeni karakter, kimliği belirsiz!" diye kakalamaya çalışmış. Bu yaptığına diyecek bir şey bulamıyorum Rocksteady... Ah Rocksteady...

   Şimdi hepimizin ilk başta merak ettiği konuya bir değinmek istiyorum. Joker bu oyunda var mı? Var. Bu spoiler değildi korkmayın. Joker canlanmıyor. Ama oyunun gerçekten çok büyük bir kısmında Joker var. Biraz ilginç bir konsept olarak. Gelin size anlatayım: Oyunun başlarında Scarecrow korku gazını bütün şehre yaymak üzereyken bu gazın yayıldığı odaya dalıyoruz ve şehri korumak için kendimizi tehlikenin içine atarak yoğun derecede korku gazının bulunduğu odada kapsülleri çıkarıp şehri büyük tehlikeden kurtarıyoruz. Ama bu kadar korku gazına mağruz kalına doğal olarak Batman hafiften delirmeye başlıyor ve Joker'in halüsinasyonunu görmeye başlıyor. Hayalimizdeki Joker'in söylediğine göre kendisi bizim içimizdeymiş ve yavaş yavaş bizi kendisine dönüştürmeye başlıyormuş. Bunu açıklığa kavuşturmak için zamanda biraz geri gidelim. Batman Arkham City'de hatırlarsanız Joker zehirli kanını Batman'e ve Gotham'daki tüm hapishanelere göndermişti. Oyunun sonunda da Batman kendini zehirden tedavi etmişti ve oyun bitmişti. Bu olaylar ve Arkham Knight arasında geçen zaman diliminde Batman, Joker'in kanının nakledildiği 5 kişinin 4'ünü topluyor ve onları tedavi ediyor. Ama korkunç bir yan etki keşfediyor bu sırada, Joker'in deliliği kanıyla birlikte taşınmış! 4 kişiden 3'ü resmen Joker gibi delirmişken ve göz rengi falan Joker'in göz rengine dönüşmüşken, kısacası Joker olmuşken, diğer bir tane amcamız yine kanı almasına rağmen hiç de Joker gibi davranmıyor. Tabii bunu bir umut ışığı olarak gören Batman, o amcamızın kanından bir tedavi üretmeye çalışıyor. Evet, bunları da anlattığıma göre kafanızda bir soru işareti oluşması lazım, oluşmadıysa oluşana kadar tekrar okuyun. 5 tane kişi Joker'in kanını almıştı. 4 kişi hapishanede. Ama Joker'in kanını almış bir kişi daha var. Sizce o kim? Yazının başında söyledim ya, Batman işte... Bu çok sürpriz bir şey falan olmadı oyunda benim için, çünkü Arkham City'den biliyorduk Batman'in Joker'in kanını aldığını. Ve işte, Scarecrow'un gazının da etkisiyle Batman her yerde Joker'i görmeye başlıyor. Mesela bir binaya mı tırmandınız, birden binanın tepesinde Joker beliriyor sonra arkanızı dönüp aynı yere yeniden bakıyorsunuz ve Joker kayboluyor. Tabii bu sadece Joker için değil başka şeyler için de geçerli. Mesela orada olmaması gereken bir kapı mı var? Başka yerlere odaklanın sonra arkanızı dönüp kapıya tekrar bakın, kapı yerinde olmayacak. Hatta bazen Joker'in bize adam öldürmemiz için ısrar ettiği bile oluyor. Scarecrow ile karşılaştığımız bir seferde yine Joker kontrolümüzü ele almıştı ve neredeyse bir adamı öldürüyorduk. Scarecrow da "Tuhaf... Onu neredeyse öldürecektin." demişti. Açıkçası ben Batman'in delirmesi temasını ilginç buldum. Arada bir durup dururken Joker'i görmek ve ortadan kaybolması falan tüyler ürperten detaylar. Gerçekten bazen oyuna ilginç bir atmosfer katabiliyor. Batman'in deliliği ve Joker'in işlenmesini sevdim ben. Bence bir artıdır bu.

   Şimdi oyunun benim gözümde neden rezil bir hikayeye sahip olduğunu iyice açıklamak için hikayenin finalini de anlatmam lazım. En büyük sıkıntılardan birinin Arkham Knight'ın kimliği olduğunu anlattım yukarıdaki paragraflardan birinde. Ama onun dışında neden bu kadar kötü hikaye? İlk başta şunu söylemek istiyorum, bu oyun, Batman çizgiromanlarına büyük bir ihanet. Hani hep dalga geçerdik ya "Batman hazırlıklıysa herkesi döver" falan filan, aslında bu doğrudur çünkü Batman her durumdan kurtuluş yolu bulan, her zaman hazırlıklı olan ve en büyük düşmanlarından bir değil en az on adım önde olmayı başaran bir kişiliktir. Batman'i sevmemizin nedenlerinden biri de budur değil mi? Peki ya bu oyunda? Batman her seferinde hazırlıksızlığın dibine vuruyor ve her durumda gafil avlanıyor. Hani bazen Batman öyle şeyler yapıyor ki o duruma getir beni koy, ben bile daha mantıklı bir şey yaparım hani. Mesela oyunun sonu da bunlardan biri. Robin, Batman'in "Jokerleşmeye" başladığını farkettiğinde (göz renginden) Batman'e "Scarecrow'un peşinden ben giderim, sen içeride kalmalısın" diyerek Batman'i 5. hücreye koymuştu. Batman de tabii dünyanın en aptalca kararını vererek hücreden çıkmıştı ve "Ne yapıyorsun?" diye gelen Robin'i hücreye tıkmıştı. Şimdi düşününce mantıklı değil mi? Robin'i kontrol altında tutarak Robin'e bir iyilik yapıyor aslında çünkü eğer Robin, Scarecrow'un peşine düşerse muhtemelen ölür. Peki gerizekalı Batman, hiç düşündün mü, Scarecrow bu mekanı bulursa Robin hücreden çıkamadığı için Scarecrow ve adamlarına hiçbir şey yapamayacak. Ve olan olur tabii. Hücrede çaresiz bir şekilde duran Robin'i Scarecrow ve adamları sonunda bulur ve kaçırır. Üstüne bir de Batman "Ben Batman'im! Herkesi dövüceeem!" triplerindeyken sahipsiz kalan Jim Gordon da eninde sonunda Scarecrow'un eline düşer. Bizim Scarecrow da Robin'i ve Gordon'u koz olarak kullanarak Batman'e "Ekipmanlarını bırak, bana teslim ol, yoksa arkadaşların ölür" der. Tabii bizim "Her şeye hazırlıklı" Batman de tek bir saniye düşünmeden teslim olmaya gider. Ya bakın, belki de bir çözüm bulamayacaktı ama sen sonsuz ekipmana ve sonsuz imkana sahip birisin sonuçta, bir 5 dakika otur düşün nasıl kurtarırım onları diye. Neyse onu da geçtik, Batman Scarecrow'un eline düşer. Scarecrow tüm dünyanın önünde Batman'in maskesini çıkarır ve Batman'in kimliğini herkes görmüş olur. Sonra da dünyaya Batman'in yenildiğini göstermek için insanın en korktuğu şeyi kendisine göstererek kafayı yedirten iğnelerden birkaç tanesini Batman'e saplar. Ve Batman bunun etkisiyle iyice kafayı yiyerek Joker'e dönüşmenin eşiğine gelir. AMA HER NASILSA Batman kafasının içindeki Joker'i yener ve kendine gelir, deliliğinden sonsuza kadar kurtulur. Üstüne bir de Scarecrow'a "Ben korkmuyorum!" diye ayar verir. Durun bir dakika, şu iki cümleden de mantık hataları fışkırıyor. Ya bu Jokerleştirme olayı Joker'in kanı sayesinde olmuyor mu? Batman nasıl herhangi bir ilaç almadan bu kanındaki zehirden kurtuldu. Çünkü o Batman, öyle mi? Ya bi yürü git Rocksteady, böyle saçmalık mı olur? Dur Rocksteady, gitme. Daha söyleyeceklerim var. Batman'in nasıl hiçbir korkusu olmaz ya? Arkadaşları ölecek diye korktuğu için koşa koşa Scarecrow'un ayağına gelmedi mi? Scarecrow iğneyi verdiğinde arkadaşlarının öldüğünü görüp delirmesi lazım değil miydi? Ooofff... Adamlar resmen "Çünkü o Batman! O her şeyi yapar!" mantığıyla hikaye yazmış. Tamam hadi devam edelim, Scarecrow'dan korkmayan Batman imana gelmiş Jason Todd'un da yardımıyla kelepçelerinden kurtulur. Scarecrow'un elindeki iğneleri kapar ve Scarecrow'a saplar. Böylece Scarecrow en çok korktuğu şeyi yani Batman'i görür ve kafayı yiyerek zırlamaya başlar. Böylece Batman her ne kadar gizli kimliğini kaybetmiş olsa da Scarecrow'u yener.... Ya da beraberlik diyelim. NE KADAR MANTIKLI DEĞİL Mİ? Lan Rocksteady, sen bizimle dalga mı geçiyorsun? SCARECROW'UN EN BÜYÜK KORKUSU NASIL BATMAN OLABİLİR! Oyun boyunca Batman'le her karşılaşmasında Batman'i yenen ve Batman'in çabalarına sadece gülüp geçen Scarecrow değil miydi? Haa, Batman'den korktu, çünkü o Batman, öyle mi? Ya bi yürü git Rocksteady. Bu sefer cidden git. Git de şu senaryo yazarlarını işten çıkar, daha düzgün birini bul. Böyle saçma hikaye olmaz!



Yeni Batsuit ile insan dövmece!

   Şimdi gelelim işin en iyi yönlerinden birine, oynanış! Aslında her şey City'den alıştığımız gibi (Origins'i oynamadım.). Dövüş sistemi yine hemen hemen aynı, elbette bazı ufak-tefek veya kocaman gelişmeler ile birlikte. Bu oyunda Batman eskisinden çok daha havalı ve işlevsel bir Batsuit'e kavuşuyor. Eskisinden çok daha uzun süreler boyunca havada süzülebiliyor mesela. Hani şu grapnel boost denen hareket vardı ya, böyle bir binanın tepesine kanca attığımızda X'e basınca (PC için Space, XBOX için A) binanın tepesinden sıçrayıp uçmaya devam ediyordu ya, artık o öyle bir hal almış ki aman aman aman... Bir de gerekli upgradeleri yapınca resmen Batman dünya atmosferinin dışına çıkıyor yani. Bir de yeni bir özelliğimiz de var Fear Multi Takedown denen. Birbirine belli bir uzaklıkta bulunan üç farklı düşmanı sessizce indirmemizi sağlıyor. O da inanılmaz epik bir özellik hakkını yememek lazım. Bunun dışında dövüş sistemi yine eskisi gibi akıcı ve çok iyi.  Ve bazen Nightwing, Robin, Catwoman gibi farklı karakterlerle birlikte dövüştüğümüz de oluyor ama maalesef bunlar olsa olsa 15 dakika falan sürüyor. Bu kısımların daha uzun olmasını beklerdim açıkçası. Yani daha ne kadar uzatayım bilemedim. Bir de yeni ekipmanlar da var, ses değiştirme cihazı falan gibi. Ama bunları ana görevler dışında kullanmaya gerek bile duymuyorsunuz çoğunlukla. Oynanışa gelen yenilikler de işte böyle. Az mı geldi? Hayır, çünkü devasa bir yenilik daha var. Ona Batmobil diyoruz... Demez olaydık da oyuna koymasalardı...

Batmobil'in patlasın Batman...

  Ve sonunda oyunun yüzlerce reklamının yapılmasına sebep olan, muhteşem yenilik Batmobil'e geldik! Öncelikle şu konuya değinelim, Dünya üzerindeki hangi çizgi romanda Batmobil'in üzerinden onlarca roket ve makineli tüfek çıkıyor ve Batman ortalığı patlama manyağı yapıyor ya? Rocksteady sen ne yaptın? Batmobile dediğin hafif silahlıdır, hızlıdır falan. Bu bildiğimiz bir savaş tankı! Bir de asıl benim çok canımı sıkan nokta da Batmobile ile rahat rahat adam öldürebilmemiz! Sokakta yaya giden birisini Batmobile ile defalarca ezebiliyorsunuz. Hadi adamların çelik kemiği var ezince bir şey olmuyor diyelim. Baygın haldeki adama roketler atabiliyorsunuz! Hani Batman adam öldürmüyordu ya? İşte çizgiroman evrenine bir ihanet daha. Neyse Batmobile'in kullanımına geçelim. Batmobile'in iki farklı modu var. İstediğiniz zaman bu iki mod arasında geçiş yapabiliyorsunuz. Birisi Pursuit modu, Batmobil'in bir yarış arabasına dönüştüğü mod. Pursuit modunda şehirde son hız yardırmak eğlenceli olabiliyor ama binaların çatısından uça uça gitmek varken inanın içinizden hiç "Batmobili çağırayım da uçarak değil arabayla gideyim" diye bir düşünce geçmiyor. İkinci modu da Battle modu. İsminden de anlaşılacağı gibi Batmobil bu modda tanka dönüşüyor ama öyle ağır, yavaş bir tank değil. Hem tank kadar güçlü, hem de kendi etrafında çok çok hızlı bir şekilde 360 derece manevra yapabiliyor. Bu moddayken Batmobile daha bir dengeli hareket ediyor ve düşman tanklarının üstüne tonlarca roket yağdırıyor tabii (düşman tankları insansız oluyor.). Batmobil'in bu modu da eğlenceli olabiliyor elbette.

   Batmobil'i sevseniz iyi edersiniz. Çünkü oyundaki her bir görevde Batmobil'i kullanıyorsunuz. Tekrar ediyorum, HER GÖREVDE! Evet, hikayenin kötü olmasını falan boşverin, benim için oyunun en büyük fiyaskosu Batmobil'di. Eminim ki Rocksteady şöyle düşündü: "Oyunun eski oyunlara benzememesi için Batmobil'i koyalım. Ama o kadar çok koyalım ki millet eski oyunların kopyası falan demesin. Böyle her göreve koyalım. Hatta bütün boss savaşları da Batmobil ile yapılsın. Bir de şey yapalım ya... Batmobil için gizlilik kısmı da yapalım. Ama bu tank ya, nasıl gizlilik olsun ki, bir düşünelim ya ne yapsak? Ha bakın buldum, iyi dinleyin arkadaşlar. Şimdi Arkham Knight'ın özel tank birimleri olacak, ama bu tanklar böyle çok güçlü olacak, normal roketle indirilemeyecek. Böyle arkalarından sessizce yaklaşıp zayıf noktalarına ateş etmek gerekecek. Nasıl ama? Oldu bu iş ya, yapın hadi". Yok yok, bu dediklerim abartı değil hepsi oyunda var. Resmen oyun Batmobil sürme simülasyonu olmuş. Hani bir zaman karşılaştırması yapacaksak %50 Batmobil eşliğinde savaşlar, %25 Batman ile gizlilik sekansları, %25 Batman ile dövüş. Ve şu Batmobil sekansları oyuna o kadar kötü yerleştirilmiş ki... Şu tip durumlarla çok kez karşılaşıyorsunuz görevlerde: "Karşıda 10 tane adam var. Onlarla dövüşmem lazım. Nihayet oyunda gerçek dövüş kısmı geldi be! Kurtuldum şu batmobilden. Ne? Kapıyı açmam için Batmobil'i mi kullanmam lazım? Yeter be!" Resmen oyun size Batmobil'i kullanmanız için zorluyor. Bu durum çoğu kez oyun zevkinizi baltalıyor. Yok yok baltalamıyor, resmen oyun zevkinize roketler yağdırıyor. Bir de az önce dediğim gibi Batmobil ile saçma saçma gizlilik kısımları da çıkıyor oyunun sonlarına doğru. Yok şu araçları arkadan gizlice patlatmalıyım falan. Bunlar da o kadar saçma ki, resmen kendinize "Ben şimdi Gizlilik-Tank simülasyonu oynamak için o kadar para mı verdim? Ben Batman oyunu aldığımı sanmıştım..." diye soruyorsunuz. Tamam, buna da amenna ama o boss savaşları nedir ya? Ağlamak istiyorum, Rocksteady sen ne yaptın? Oyundaki tüm boss savaşları Batmobil ile yapılıyor! Yok yok bir tanesi hariç. O da Arkham Knight boss savaşı. Oyunda Arkham Knight ile 4 kere boss savaşı yapıyoruz. 3 tanesi tamamen Batmobil içerikli rezil savaşlar. 1 tanesi de Arkham Knight ile cidden dövüştüğümüz boss savaşı. ŞAKAYDI! Oyunda Arkham Knight ile hiç dövüşmüyoruz! O son boss savaşında da ne oluyor biliyor musunuz? Arkham Knight bir yerin tepesine, elinde sniper tüfeğiyle çıkıyor, biz de ona yakalanmadan oraya çıkıp Arkham Knight'ı indirmeye çalışıyoruz. Sonra indirince Arkham Knight yine kaçıyor ve başka bir yerin tepesine çıkıyor. Biz de yine onu indirmeye çalışıyoruz. Ah be gerizekalı Rocksteady, bire bir dövüştüğümüz bir boss savaşı yapmak cidden bu kadar mı zordu. Nedir bu aptalca şey ya? Yazıklar olsun diyorum sadece...


Riddler'ın 243 tane bulmacasını çözme keyfi!

   Ve oynanışla ilgili son kısma geldik, yan görevler. Ciddi söylüyorum, oyunda çok fazla yan görev var. Çok fazla...  Ama öyle "Haritanın şurasında yan görev var, oraya gideyim" tarzında değiller. Görevleri kendiniz arayıp bulmanız lazım. Mesela Azrael ile oynadığımız bir yan görev çeşidi var. Bu görev çeşidinde Azrael bize "Sen işi bırakınca senin yerine geçmek istiyorum" diyor. Batman de Azrael'in yeteneklerini sınamak için ona bir test hazırlıyor, mesela üzerine 10 tane düşman gönderiyor. Burada kontrol bize veriliyor ve Azrael ile oynuyoruz. Sonra test bittikten sonra kontrol yine Batman'e geçiyor. Bu görevden daha fazla mı yapmak istiyorsunuz? O zaman şehiri didik didik arayıp Azrael'in çatılara bıraktığı yanan Batman logosunu bulmanız lazım. Ya da mesela kaçırılan itfaiyecileri kurtarıp onların başına ne geldiğini bulma yan görevleri de var ama tahmin edeceğiniz gibi bunun için de şehri gezip itfaiyecileri bulmanız lazım. Bunun gibi birçok görev çeşidi var ve hepsi için şehri aramanız gerekiyor. Bir de Riddler bulmacaları var yine ve bu sefer 243 taneler. 243 tane... Ama bu sefer oyun size uğraşmanız için bir sebep vermiş. Eğer bütün yan görevleri bitirip oyunu %100 tamamlarsanız Knightfall Protocol denen oyunun gerçek sonu açılıyor. Oyunun finalinden sonra ne olduğu gösteriliyor bu sonda. Ama ben haftalarımı harcayıp oyunu bitirmek yerine YouTube'a "Knightfall Protocol ending" yazdım ve izledim. Size sadece şunu söyleyebilirim ki, uğraşmayın. Sırf bunu izlemek için o kadar uğraşacağınıza o sürede kaç tane oyun bitirirsiniz... Çünkü cidden oyunun gerçek sonu o kadar saçma ki o harcadığınız zamana çok yazık olur.


Unreal Engine 3.5 Nedir ya? O nasıl oyun motoru ismi? 
   Ve şimdi incelememizin son basamağına geliyoruz. Grafikler! Şunu net bir şekilde söyleyebilirim ki Batman Arkham Knight bir açık dünya oyunununda gördüğüm en iyi grafiklere sahip. Oyun cidden şahane görünüyor. Resmen grafiklerin yeni nesil olduğu hissediliyor. Çevre kaplamalarının falan çok iyi olmasını geçtim, detaylar da cidden harika. Mesela karakterlere zoom yaparsanız üzerlerindeki yağmur lekelerini falan görebilirsiniz. Ya da ne bileyim, sırf Batman ile havada süzülürken pelerininizin tıpkı bir bayrak gibi dalgalanmasını ve üzerine düşen yağmur damlalarının yavaş yavaş akıp gitmesini izlemek için bile dakikalarca havada durasınız geliyor. Oyunun en başarılı olduğu konulardan biri kesinlikle grafikler. Uzun zaman boyunca bir açık dünya oyununda böyle grafikler göreceğimizi sanmıyorum...

Son Karar
   Batman Arkham Knight, yılın oyunu olmaya aday gösterilen bir yapımdı ama maalesef beklentiyi karşılayamadı. Daha şimdiden Bloodborne, The Witcher 3 gibi devlerin arasında kaybolup gitti. Bir de daha MGS V, Fallout 4 falan var. Ama yine de, yılın oyunu olmaması, harika bir oyun olmadığı anlamına gelmiyor. Batman Arkham Knight gerçekten harika bir oyun. Ama Batmobil'in aşırı kullanımı ve kötü hikayesi mükemmel bir oyun olmasını engelliyor. Bu yaz oyunsuz kaldıysanız Batman Arkham Knight'ı almanızı şiddetle öneririm ama eğer sonbahar ayında falan alacaksanız Mad Max, MGS V, Fallout 4 ve daha bir çok dev oyunun arasında Batman'in en iyi seçenek olacağını hiç zannetmiyorum. 

Artılar
+ Harika grafikler
+ Çok fazla yan görev
+ Çok iyi dövüş sistemi
+ Aksiyon dolu oynanış
+ Bir ton yenilik

Eksiler
- Kötü hikaye
- Batmobil'in görevlerdeki aşırı kullanımı
- Kötü boss savaşları

PUAN: 87



10 Temmuz 2015 Cuma

Oyun Koleksiyonu: Batman Arkham City


Önsöz
   Merhaba sevgili okur. Yine ben, yazar kişi. Tıpkı Batman gibi gizli bir kimliğe bürünerek şehri kurtarıyorum... yok yok hayır, inceleme yazıyorum. Teknolahmacun bir gizli kimlik için korkunç derecede kötü bir isim olabilir ama inanın bir arkadaşımla "Sayfanın adı ne olsun?" diye tartışırken şakasına bu ismi ortaya atmıştım ama o ismi çok sevip kabul etmişti. Sonuç olarak bu hale geldik. Ben o kadar uğraşıp bir şeyler yazıyorum, üç-beş kişi görüyor, hiç yorum yapan falan yok. Sonuç elbette ki hayal kırıklığı oluyor. Uğraştığım şeyin hiçbir şey için olduğunu görmek... Ama geçenlerde Türkiyenin en ünlü oyun dergisinin açtığı internet sitesinde benim şu an yaptığımdan çok daha detaylı incelemelerin hiç yorum almadığını gördüm. Toplamda 2000 görüntülenmesi olan bizim site ile yüz binlerce kişinin takip ettiği derginin sitesinin de kaderi aynıydı. Kimsenin emeğe saygı gibi bir amacı yoktu. Millet incelemeyi okuyor (ya da okumuyor) ve gidiyordu. Yorum yapmak, Facebok sayfasını beğenmek falan kimsenin umrunda değildi. Bu işi sadece kendim için yapıyordum. İnceleme yazmak eğlenceli bir iş olduğu için. Zaten sayfamızı beğenen toplamda 35 kişi de bizi çok takdir ettiği için değil, sadece yeni paylaşımlara bakıp geçmek için beğenmişti. Gidip PlayStation Türkiye sayfasına "Arkadaşlar sayfamızı beğenin lütfen :))))" yazsak beğeni sayımızın uçacağını biliyoruz ama buna ne gerek var ki? Bunu sırf kendimiz için yapıyoruz, ya da yapıyorum. Takip edenler ise sadece bakıp geçiyor. Hiçbir zaman beğenen kişi sayısı falan umrumuzda olmamalı. Sonuç olarak Türkiyenin en büyük dergisinin bile kaderi aynı. O yüzden arkadaşlar, sırf bunu yapmayı sevdiğim için yazdığım Batman Arkham City incelemesine hoşgeldiniz. Bundan sonra da Arkham Knight'ı yapmayı planlıyorum ayrıca.


Arkham City nedir ya?
  Şimdi oynanışa hikayeden girecek olursak öncelikle bu Arkham Şehri nedir onu anlatmak gerekir. Arkham Şehri, suçluları içeride tutmak ve kaçmalarını engellemek için kurulmuş devasa bir hapishane-şehirdir. Gotham şehrinde suçluların ve serserilerin bulunduğu bir kısmı duvarlarla çevirip içine bir güvenlik gücü ekleyerek yapılmıştır. Ancak burası bir hapishane olduğu için içeride ne olup bittiğini umursayan yoktur. O yüzden Two-Face, Penguin, Joker gibi kötü karakterler Arkham Şehri'nde çeteler oluşturup şehrin kontrolünü üstlenmektedirler. Arkham Şehri'nde bulunup da bu kötülerin himayesi altında savaşmak yerine kendi halinde bir yaşam sürdürmeye çalışan birisinin kaderi ölümdür çünkü bu Arkham Şehri'nde inanılmaz bir kaos hüküm sürmektedir. Kimse sizi birkaç adamı öldürdüğünüz için yargılamıyor, kurallar falan yok... Güzel değil mi? Hayır, elbette değil. Bu Arkham Şehri'nin bir saçmalık olduğunu ve kaldırılması gerektiğini düşünen başka insanlar da vardır. Bunların başında da Bruce Wayne yani Batman gelmektedir. Bruce Wayne, Arkham Şehri'ne karşı bir basın konferansı düzenlediği sırada Arkham Şehri'nin yöneticisi olan Hugo Strange'in özel askeri güçleri Bruce Wayne'i hazırlıksız yakalar ve onu Hugo Strange'in yanına getirir. Strange, Bruce Wayne'in gizli kimliğini bildiğini söyler ve tehdit eder. Artık Batman'in de yakalandığına göre Protokol 10'un başlamasına hiçbir engel kalmadığını söyler. Sonra nedendir bilinmez, Bruce Wayne'i kelepçeli bir şekilde Arkham Şehri'ne gönderir. Sanki Batman gelmiş geçmiş en iyi dövüşçülerden biri değilmiş gibi... Ve elbette, olan olur. Bruce kelepçeliyken bile onlarca kişiyi dövdükten sonra kelepçelerini kırar ve Alfred ile iletişime girer. Alfred'in ona gönderdiği Batsuit'i giyerek Batman'e dönüşür! Batman, Arkham Şehri'nden kaçıp kurtulmak yerine bu Protokol 10 denen şeyin ne olduğunu aramak için şehirde kalır ve Batman'in en büyük maceralarından biri başlar. Hikaye ileride böyle düz çizgi halinde gitmek yerine resmen bir ağacın kökleri gibi bir sürü farklı çizgi halinde ayrılıyor ve gerçekten oyunun hikayesi çok epik. Tamam, öyle edebi yönden süper falan de değil, hatta basit bile sayılır ama cidden çok epik ve her an sizi heyecanlandırmayı başarıyor.  Ve ayrıca oyundaki tek düşman Hugo Strange değil. Hatta ana düşman bile değil. Oyun boyunca bir ton düşmanla karşılaşıyoruz ve gerçekten bir süre sonra hangisi ana düşman olacak, anlamak imkansız hale geliyor. Ve evet, oyunu bitirdiğim halde biri bana sorsa "Ana düşman kim?" diye, öyle boş boş suratına bakarım herhalde. Çünkü cidden oyunda tek bir ana düşman yok, bütün Arkham Şehri bizim düşmanımız. Penguin, Riddler, Two-Face, Joker, Ra's Al Ghul, Hugo Strange... Hadi seç bakalım birini...


Ben Batman'im!

   Şimdi doğal olarak kimse bu oyunu hikayesi için almıyor değil mi? Burada asıl önemli olan kısım oynanış. Oyunumuz, gerek muhteşem dövüş mekanikleriyle, gerek içinde neredeyse kimse yaşamasa bile gezmesi çok eğlenceli olan açık dünyası ile, gerek tonlarca yan göreviyle gelmiş geçmiş en iyi oynanışa sahip oyunlardan biri olabiliyor. Yani, en azından  ilk elliye girer bence... Neyse  şimdi bunlardan tek tek bahsedelim. Öncelikle dövüş sisteminden bahsedelim. Batman Arkham serisinin ilk oyunu olan Asylum'un dövüş sistemi o kadar akıcı ve tatmin ediciydi ki yankıları günümüzde hala sürüyor (bkz. Middle Earth: Shadow of Mordor, AC: Syndicate). Arkham City ise Asylum'un bu devrim yapan dövüş sistemine birden çok karakteri aynı anda engellemek gibi yeni özellikler ekleyerek geliştirmiş, hatta hızını alamayıp dondurucu silah, şok tabancası gibi kullanması çok eğlenceli yeni ekipmanlar ekleyerek iyice tadından yenmeyecek hale getirmiş (tabii dövüş sistemi yemeye çalışan manyaklar varsa...). Oynanış aynı eskisi gibi, hatta eskisinden daha iyi bir şekilde işliyor. Batman'in önüne onlarca düşman gelir, ama Batman muhteşem karizmasıyla... yok yok... muhteşem dövüş yetenekleriyle hepsini saniyeler içinde döver. Sonra karşısına birkaç tane silahlı adam çıkınca hemen yere sis bombasını bırakarak ortadan kaybolur ve onları sessiz sessiz indirir. "Sen bunları ne anlatıyorsun ya, dövüş sisteminden bahsetsene!" deme sevgili okur, dövüş sistemi aynen anlattığım gibi akıcı bir şekilde işliyor. Resmen kendinizi Batman gibi hissediyorsunuz, rakibe attığınız her yumrukta sanki yumruğu atan sizmişsiniz gibi sadistçe bir mutluluk kaplıyor içinizi. Tabii savaşırken ekipmanlarımızı aktif olarak kullanmanın zevki de farklı. Bir kere artık bütün ekipmanların bir kısayol tuşu var. Menüden hepsini seçip tek tek kullanmak yerine iki tuşa aynı anda basıyorsunuz, bir ekipmanı kullanıyorsunuz. Sonra başka iki tuşa basıp başka ikisini... Böylece dövüşler çok daha akıcı bir hale geliyor. Bir de yeni gelen şok tüfeği ve dondurucu silahın kullanımı da ayrı güzel. Üzerinize koşan adamı olduğu yerde dondurmak gibisi yok cidden. Yani uzun lafın kısası dövüş sistemi yerinde saymayıp geliştirilmiş ve yine aynı muhteşemliğini korumuş. Sonra da Shadow of Mordor tarafından kopyalanmış... neyse konuyu sapıtmayalım.


Boş bir şehirde gezmek nasıl eğlenceli olur? Böyle
   Evet, elimizde bomboş olarak nitelendirebileceğimiz bir şehir var. Bu şehirde istediğimiz gibi dolaşabiliriz. Peki bu bomboş yerde ne yapacağız? Öncelikle şehirdeki dolaşma şeklimizden bahsedelim. Şehirde grapnel denen aletimiz ile binaların teplerine falan ip atarak neredeyse her yere tırmanabiliyoruz. Ayrıca glide ve dive bomb özelliğimiz sayesinde de havada uzun süreler boyunca süzülebiliyorsunuz. Ve bir de gerekli AR Challenge'ları yaparsanız grapnel boost diye bir yetenek kazanıyorsunuz. Bu yetenek sizin bir binanın çatısına ip attıktan sonra anında o çatıdan havalanıp uçmaya devam etmenizi sağlıyor. Bu da iyi bir şey. Ve ayrıca binaların dizilimi şehirde gezmemizi engellemeyecek şekilde tasarlandığı için gayet akıcı bir şekilde çatıdan çatıya geziyoruz, hatta uygun pozisyonu yakalarsak Superman gibi uzun süreler boyunca gökyüzünde süzülebiliyoruz. Şehirden bahsetmişken Rocksteady'nin bu oyunda başardığı en büyük şeylerden birisini atlamamak lazım, atmosfer. Arkham Şehri gerçekten de terkedilmiş ve kaosa sürüklenmiş çaresiz bir şehrin izlenimini çok iyi veriyor. Atmosfer konusunda gördüğüm en başarılı oyunlardan birisi. Resmen şehir sizi korkutuyor...

   Tamam şehirde gezmek eğlenceli, atmosfer de iyi de ne yapacağız biz burada? Yan görev. Oyunu ben pek yan görevlere bulaşmadan oynadım ama şunu söyleyebilirim ki yan görevler GTA V'deki gibi hikayeyle uzaktan yakından alakalı olmayan şeyler değil, daha çok hikayenin arasına serpiştirilmiş ufak tefek şeyler gibi. Oyunda birçok yan görev şekli var. Mesela Zsasz'ın telefon çağrılarını bulup cinayetler işlemesini engellemek gibi falan... Bu yan görevlerden en ilginci Riddler'ın bilmecelerini çözme. Sevgili Riddler, şehrin her yerine yüzlerce bilmece bırakmış. Bazıları sözlü bilmeceler, bazıları da çözmek için ekipmanlarınızı kullanmanız gereken puzzle tarzında bilmeceler. Eğer üşenmeyip bu bilmemkaçyüz bilmeceyi çözerseniz Riddler ile bir boss savaşına giriyorsunuz. Açıkçası benim bir boss savaşı yapmak için haftalarımı harcayacak kadar sabrım kesinlikle yok ama eğer takıntılı biriyseniz ve oyundaki her içeriği sömürmekte ısrarcıysanız size bol şans diyeyim.


Görsellik ve bosslar
   Bir oyunda en önemli olan iki faktörü yani hikaye ve oynanışı anlattığımıza göre biraz daha geri planda bırakılan görselliğe de değinelim. 2011 yılında çıkan bir oyuna göre görsellik gayet iyi. Yani öyle çevreye falan baktığınızda ağzınız açık kalmıyor ama yine de karakter tasarımlarının oldukça detaylı olduğunu söylemek lazım. Oyundaki her düşmanımızın özel bir tasarımı var. Harley Quinn'in adamları, Joker'in adamları, Two-Face'in adamları, Penguin'in adamları falan hepsi birbirinden farklı kıyafetler giyiyor. Yani karakter tasarımları oldukça detaylı. Tabii oyundaki bossların tasarımları doğal olarak elbette çok daha detaylı. Ha şimdi konu açılmışken boss savaşlarına da değinmek lazım (konular arasında zıplayıp durmak). Oyundaki bosslar beni zerre kadar tatmin etmedi. Net. Yani şimdi en büyük sıkıntı oyunda çok az boss dövüşü var. Solomon Grundy, Mr. Freeze, Ra's Al Ghul ve sürprizi bozmak istemediğim için söylemediğim son boss geliyor sadece aklıma (internetten baktım cidden de öyleymiş). Ve bu boss savaşları pek de tatmin edici değil. Solomon Grundy boss savaşında sürekli Solomon'un ataklarından kaçıyoruz ve fırsat buldukça yerdeki elektrik üreticilerini yumruklayarak Solomon'u güçten kesiyoruz. Ra's Al Ghul boss savaşı ise değişik bir şey, sürekli etraftan askerler geliyor, onları yeniyorsunuz, sonra karşınıza Ra's çıkıyor, onu yumrukluyorsunuz, böyle böyle devam ediyor. Mr. Freeze boss savaşında ise sürekli bir yerlere gizlenip Mr. Freeze'e saldırmanın yollarını bulmaya çalışıyorsunuz, sonra da kaçıyorsunuz. Son boss savaşı da yine Ra's boss savaşıyla aynı sayılır, detaya girmeyeceğim. Yani bilemiyorum, bosslar beni zerre kadar tatmin etmedi. Bu saydığım karakterler ile birebir, yumruk yumruğa dövüşseydik olmaz mıydı? Ama oyunun bahanesi hazır tabii, mesela "Mr. Freeze fazla güçlü, ona gizli saldırman lazım". Yok ya? Batman gayet de Mr. Freeze ile dövüşecek kadar güçlü yani, bahane uydurma Rocksteady...

Ve sonuç?
   Şimdi oyun hakkında bir sonuca varmak gerekirse şunu söyleyebilirim: çok iyi. Oldukça iyi. Dediğim gibi hala oynanış olarak o kadar iyi ki hala oyun yapımcıları bu oyundan çalıyor. Hikaye de sizi saatler boyunca başında tutacak kadar epik. Ayrıca oyunu bitirdikten sonra bile haftalarca sizi oyalayacak kadar yan göreve sahip. Çok iyi oyun yani. Ayrıca inceleme ortalamalarına bakılınca gelmiş geçmiş en yüksek puan alan 20. oyun. İnceleme sitelerine göre dünyanın en iyi 20. oyunu yani. Ha bana soracak olursanız ben o kadar da sevmedim elbette ama yine de Batman: Arkham Knight çıktığı halde hala gelmiş geçmiş en iyi çizgiroman oyunu olma ünvanını koruyor. Buradan da bu sorunun cevabını vermiş oldum, Arkham Knight, City'den daha iyi değil. Oyunun ortalarında batmobile rezaletine rağmen yine de City'den daha iyi olduğunu düşünmüştüm, çünkü oynanışta muhteşem gelişmeler vardı, ama oyunun o rezil sonunu görünce bu fikirden tamamen vazgeçtim... Neyse, Batman Arkham Knight Koleksiyon yazısında görüşürüz o zaman.

Artılar
+ Epik hikaye
+ Oynanış muhteşem
+ Dövüş sistemi çok muhteşem
+ Atmosfer çok iyi
+ Karakter tasarımları

Eksiler
- Boss savaşları yetersiz
- Oynanış ne kadar iyi olsa da bir süre sonra kendini çok tekrarlıyor

PUAN: 90