10 Haziran 2015 Çarşamba

Oyun Koleksiyonu: Child of Light


Öncelikle, nedir bu oyun koleksiyonu?

   Evet, konuya direkt buradan giriyorum. Şahsen devasa teknolahmacun ekibinde (3 kişi) oyunları doğru düzgün oynayıp inceleme materyallerini kafasında toplayan ve üşenmeyip hepsini bir araya getiren tek kişi benim. Aslında bu blogda ve facebook sayfasında paylaşım yapan tek kişi de benim. O yüzden ismimi vermeme gerek yok, bu sayfa benim ikinci kimliğim oldu artık, her ne kadar kurucu ben olmasam da. Neyse, ben de şahsen güncel oyunları çıkar çıkmaz değil de bir süre sonra alıp oynadığım için bu sayfada inceleme işini yapmam zor oluyordu. Mesela Mortal Kombat X'i dün bitirdim ama oyun çıkalı iki ay oldu. Daha neyin incelemesini yapayım ki? Ben de tıpkı neredeyse büyük bir hayranı olduğum bir YouTube kanalından esinlenerek (çalarak da diyebiliriz) oyun koleksiyonu başlığı altında çıkış zamanına bakmadan oyunları gelişigüzel incelemeye karar verdim. Bir-iki kişinin bile bunu okuması benim için büyük bir başarı olur açıkçası. Neyse, daha da uzatıp sizi can sıkıntısından öldürmeden sadede geliyorum. Eğer bana sabredebilirseniz iyi okumalar...
(Ayrıca oyunu iki hafta önce PS4'den oynadığımı da ekleyeyim.)



Basit bir hikaye

   Şimdi oyunu detaylı bir şekilde anlatmadan önce yapılması gereken şey nedir? Oyunun bize anlatmak istediğini anlatmak. Yani hikaye. Hikaye de oyunun temeline hakim olan tema gibi bir masal tarzında. Ana karakterimiz olan Aurora bir dükün kızıdır (yanılmıyorsam Avusturya'daydı). Gayet mutlu bir yaşam süren (dünyanın en klişe sözü) Aurora'nın annesi bir gün ölür. Ancak hain babası hemen başka bir kadınla evlenir (abartıyorum) ve bundan kısa bir süre sonra Aurora nedeni bilinmeyen bir şekilde uykusunda ölür. Hayır, kapatmayın, oyun bitmedi. Tabii babası çok üzülür, yas tutar ama Aurora aslında ölmemiştir. Lemuria denen başka bir yerde uyanmıştır. Aurora ilk başta ne olduğunu anlayamazken Igniculus adındaki bir ateş böceğiyle karşılaşır. Igniculus, Aurora'ya oyun boyunca yardım edecek olan bir arkadaştır ve ilk önce Aurora'yı yaşlı bir kadına götürür. Aslında kadının bir adı vardı ama unuttuğum için yaşlı kadın diyorum, kusura bakmayın. Bu yaşlı kadının dediklerine göre karanlıkların kraliçesi Umbra, Güneş'i ve yıldızları gökyüzünden çalmıştır. Buradan kurtulmamız için Umbra'yı yenip Güneş'i ve yıldızları geri getirmemiz lazımdır. Hikayenin devamı da genellikle böyle basit bir şekilde ilerliyor ve  Aurora'nın kraliçeyi yenmek için gittiği yolda bazı yoldaşlar bulmasını ve birlikte kötülüklere karşı savaşmalarını anlatıyor.

   Olay örgüsü açısından olması gerektiği gibi basit ve iyi olsa da, karakterler tarafından oyun oldukça kötü durumda. Şimdi oyunun toplam oynanış süresi yaklaşık 10 saate yakın. Bu oyun bir RPG olduğu için bu 10 saatin çok büyük bir kısmı düşmanlarla savaşarak ve etraftan malzeme falan toplayıp karakterimizi geliştirerek geçiyor. Kısacası hikayenin anlatılması için çok kısa bir zaman kalıyor. Peki bu Ubisoft ne akla hizmet oyuna yaklaşık 10 tane yan karakter koydu? Neyse şimdi biraz daha detaya ineyim. Aurora yolculuğu boyunca bazı kişilerle karşılaşıyor ve onları ekibine katarak birlikte kötülüklere karşı savaşıyorlar. Bu karakterler Aurora ile ilk karşılaştıklarında kim olduklarını falan anlatıyorlar ve sonra da bir sebep bulup ekibe katılıyorlar. Ve sonra sessizliğe gömülüyorlar ve oyun boyunca konuşmuyorlar. Sadece savaşlarda  bir tanesini yanınıza alabiliyorsunuz ve onun dışında oyunda bir hiçler. Hikayeye herhangi bir etkisi yok. Hikaye tamamen Aurora ve Igniculus üzerinden ilerliyor. Daha iyi bir örnek vermek için One Piece animesini ele alalım. İzleyenler bilir, ana karakter Luffy, her gittiği adada tayfasına bir kişiyi alarak yolculuğuna devam eder. One Piece 700 bölüme yaklaşmış ve hala süren bir anime olduğu için bu karakterlerin kişilikleri hakkında bize bol bol bilgi verme fırsatına sahip ama burada ele aldığımız konu Child of Light gibi 12 saatlik bir oyun olduğu için bu yardımcı karakterler tamamen karaktersiz dalkavuklara dönüşüyor. Yaklaşık 10 tane, yanımızda savaşmaktan başka herhangi bir şey yapamayan dostlar. Süper... (Not: Bu arada şimdi farkettim, oyundaki yardımcı karakterlerden birini atlamışım, nasıl olduysa onun bulunduğu yeri pas geçmişim. O olmadan da oyun bitti yani. Hem de hiç zorlanmadan. Bu da gereksizliklerinin bir kanıtıdır.)




Oynanış: 2.5D Side Scrolling-Open World-RPG! 

   Evet, geldik oynanışa. Bu oyunu neden almalıyız sorusunun cevabına yani. Şimdi konu başlığında belirttiğim gibi oynanışı farklı gruplara ayırabiliriz. Öncelikle oyunun görünüşü Ubisoft'un deyimiyle 2.5D. Oynanış mekaniklerine baktığımızda oyun basbayağı bir RPG olarak hazırlanmış ve her ne kadar "Bir yönden başka bir yöne doğru dümdüz ilerlemek" tarzında bir oynanışa sahip olduğu sanılsa da oyun aslında bir open world. Tıpkı Castlevania Lords of Shadow 2'de olduğu gibi, her ne kadar amacımız dümdüz gidip hikayeyi takip etmek olsa da geri dönüp istediğimiz yere gidebiliyoruz. Yani mesela karşınızdaki bossu geçemiyor musunuz? Geri dönüp arkanızda kalan unuttuğunuz düşmanları öldürüp güçlenebilirsiniz veya oyunun ilk yerlerinde ulaşamadığınız hazineleri alabilirsiniz. Çok da gerekli olmayan bir open world durumu söz konusu yani. Şahsen ben oyunu oynarken asla geriye dönüp haritayı dolaşmaya falan çalışmadım yani. Şimdi bunu bir eksi olarak görüp vicdansız olmak istemiyorum ama open world Apotheon oyunundaki gibi olabilirdi. Apotheon da bir platform oyunuydu ama onun oynanışı çizgisel değildi. Güçlenmek için her zaman haritayı bol bol dolaşmanız gerekiyordu ama Child of Light buna göre çok daha kolay bir yapıya sahip.
NOT: Bu arada Aurora oyunun başlarında uçma yeteneği kazanıyor yani haritayı genellikle uçarak geziyoruz, tabii o kadar yolu yürüyerek gitmek inanılmaz yavaş ve sıkıcı olurdu.


Büyüteçiniz yoksa resmin üzerine tıklayın.
   Oyunun haritasından bahsetmem gerektiği kadar bahsettiğimi düşündüğüm için şimdi en önemli konuya geliyorum evet, oynanış. Öncelikle dövüş sisteminden bahsetmek istiyorum. Dövüş sistemi sıra tabanlı olarak işliyor. Yani bilmeyen varsa şöyle anlatayım: kendi sıranız geldiğinde bir hamle yapıyorsunuz, sonra turunuz bitiyor ve sıra rakibe geçiyor, rakip de bir hamle yapıyor, sonra sıra size geçiyor ve böyle devam ediyor. Muhtemelen şu an hayal kırıklığına uğradınız. Evet, ilk başta ben de hayal kırıklığına uğramıştım. "Neden diğer oyunlardaki gibi eş zamanlı değil ki?" diye üzülmüştüm. Hala da üzülüyorum. Keşke sıra tabanlı olmasaymış (Ne? "İlk başta sevmemiştim ama ilerledikçe çok hoşuma gitti" gibi klişe bir söz mü söyleseydim? Hayır efendim, ben dürüstüm.). Ama oyun çıkalı bir yıl oldu ve devasa bir güncellemeyle dövüş sistemini tam tersine çevirmeyeceklerine göre bana düşen şey size bu sistemi anlatmak. Bu arada dövüş sistemini daha kolay anlayabilmeniz için yukarıya eğitici bir resim koyacağım. Yazdıklarımı okurken orayı takip etmenizi tavsiye ederim.

   Şimdi önemli noktalara yukarıdaki resimde değindiğim için ben direkt olarak savaş sisteminin kilit noktasına yani zaman barına geçiyorum. Resimde görüldüğü üzere çubuğun üzerinde "Wait" ve "Cast" kısımları var. Bütün karakterler bu çubuğun üzerinde ilerliyor. Karakterin biri "Cast" kısmına geldiğinde bir hamle uyguluyor. Bütün karakterler farklı hamleler uygulayabiliyor. Mesela potion basabiliyoruz, bütün rakiplere aynı anda vuran saldırılar yapabiliyoruz, kendimize can basabiliyoruz, rakipleri yavaşlatabiliyoruz... Bunun gibi bir ton şey var. Şimdi Cast yerine geldik, bir hamle uyguladık, eğer o kırmızı Cast yerinin sonuna ulaşabilirse karakter, hamlesini başarılı bir şekilde uyguluyor. Ancak bir rakip karakter, hamlesini uygulamak üzere kırmızı yerde ilerleyen bir karakterimize hasar verirse karakterimiz sersemleyip hamlesini uygulayamadan çubuğun en başına geri dönüyor. Evet, inanılmaz sinir bozucu. Oyunda bu ne zaman başıma gelse (her savaşta 5-6 kere) kafamı duvarlara vurma isteği uyandırıyordu bende. Ama tabii Igniculus sayesinde istediğimiz rakibi sersemleterek yavaşlatabiliyoruz. Teşekkürler Igniculus...

   Igniculus deyip durduk ama ne işe yarar bu Igniculus? Aslında ne işe yaramaz demeliydim, çünkü Igniculus Aurora'dan çok daha işe yarayan bir karakter. Hani oyundan Aurora'yı kaldırsınlar, Igniculus'a saldırabilme yeteneği versinler, öyle de oynardım ben oyunu. Oyunda Aurora'yı sol çubukla kullanırken (tabii eğer oyunu bir controller ile oynuyorsanız) Igniculus'u sağ çubukla kontrol ediyoruz. İstersek yanımıza birisini daha alıp Igniculus'ın kontrolünü ona da verebiliriz ama öyle bir durum olmadığı takdirde iki elimizle iki farklı karakteri aynı anda yönetiyoruz. Düşündüğünüz kadar zor değil aslında. Şimdi bu arkadaşın neler yapabildiğini sayalım. Öncelikle kendisi bir ateş böceği olduğu için etrafı aydınlatabiliyor. Karakterlerin canını doldurabiliyor. Savaşlar sırasında rakipleri yavaşlatabiliyor. Savaşa girmek istemiyorsak önümüzdeki düşmanı sersemletebiliyor ve böylece yanından geçip gidebiliyoruz. Bazı bulmacaları çözmek için kilit rol oynuyor. Bizim erişemediğimiz yerlerdeki hazine sandıklarını açabiliyor. Kısacası Igniculus
mükemmel bir yardımcı.



   Oynanış konusunu kapatmadan önce diğer RPG mekaniklerine değineyim. Oyunda bir skill ağacı mevcut. Buradan Aurora ve diğer yardımcılarımızın yeteneklerini güçlendirebiliyoruz. Ve bir de Oculi adında bir crafting sistemi mevcut. Bu Oculi sistemi, etraftan topladığımız değerli taşları birleştirerek daha güçlülerini yapmaktan ve bunları karakterlerimize takarak onlara ekstra güçler vermekten oluşuyor. Açıkçası ilk başta küçük taşların verdiği özellikler pek bir işe yaramıyor. Hatta hiç bu oculi sistemine girişmeseniz de oyunu rahat rahat bitirebilirsiniz. Ama eğer takıntı haline getirip en güçlü taşları basarsanız oyunda resmen diğer düşmanlara hükmedersiniz. Şahsen ben bunu takıntı haline getirenlerdendim ama en güçlü taşları craftlamaya çalışacak kadar sabrım olamadı.

Görselliğin inanılmaz seviyeye ulaştığı bir bölüm...
UbiArt'ın nimetleri 

   Şimdi grafiklerden bahsedelim. Bunu tek cümleyle özetleyebilirim: Oyun, inanılmaz görünüyor. Child of Light da Valiant Hearts ve Rayman oyunları gibi UbiArt motoruyla yapılmış ve şahsen ben o diğer iki oyunun da grafiklerini çok sevmiştim ama Child of Light bir başka. Renkler ve çevrenin tasarımı o kadar canlı ve güzel ki tam bir sanat eseri gibi duruyor. Hatta bazı bölümler bilgisayardan çizilmemiş de bir kağıda yağlı boyayla çizilmiş gibi görünüyor. Oyunun bazı yerlerinde hiçbir şey yapmadan ekranı seyrettiğim bile oluyordu. Bugüne kadar Child of Light'dan daha iyi grafiklere sahip herhangi bir platform oyunu çıktığını hiç sanmıyorum. Hatta en iyi görselliğe sahip oyunlar listesi yapsam kesinlikle ilk 10'a girer (Birinci elbette The Order 1886). Child of Light resmen grafiklerin inanılmaz gerçekçi olmak zorunda olmadığının kanıtı gibi. Bravo Ubisoft. Alkışlıyoruz...
Sonuç

   Child of Light her ne kadar inanılmaz görselliğe ve eğlenceli bir oynanışa sahip olsa da bana göre akıcı olmayan dövüş sistemi bu durumu baltalıyor. Ama yine de Child of Light harika bir oyun. Platform oyunlarını çok sevenler hala bu oyunu oynamadıysa hemen şimdi almasını öneririm. Ama ben, platform oyunlarından hiç hoşlanmayan birisi olarak bu oyunu beğendiysem, bütün insanlığın da beğeneceğini düşünüyorum. Zaten fiyatı da oldukça ucuz yani...

Artılar:
+ Çok iyi görsellik
+ Eğlenceli oynanış
+ Müzikler

Eksiler:
- Karakter çöplüğü
- Sıra tabanlı dövüş sistemi bazen çok yavaş işliyor

PUAN: 85